6 Kasım 2014 Perşembe

Son durum

Bedenim çekiliyor. Içeriye içeriye. Ittire ittire. Zorla sahip oluyor gibi. Biraz da beynimi zorluyor. Hayır karşımda konuşacak kimse yok. Şu an sadece kendi kendime konuşuyorum. Kendi kendime de niye düşünüyorsam artık. Şu an düşünmem gereken biri var. Ismine Öküz demek istiyorum. Ki nasıl bi öküz.

Anlatılmaz yaşanır.

Nasıl bu hale geldim bilmiyorum. Sanırım sevgilinin aramayışı ve yalnızlık hissi böyle bişey olsa gerek. Hala düşünüyorum "oğlum inya sen bu duruma düşmezdin" diye. Ama başını tutamıyorum ki son vereyim bu duruma. Hoş sevgili her gün aramasa da artık ben arayınca açmaya başladı. Konuşmasının sonu sürekli seni çok seviyorum aşkım oluyor.

Hayır neden beni çok seviyorsun bu yetkiyi kimden aldın sorusunu sormak için çok geç kaldım. Abartısız sekiz sene.

Sekiz sene boyunca bir öküze aşık olmuşum. Ya da dana kocadı öküz oldu.

Ben eski sevgiliyi istiyorum desem. Hoş bu seferde bana eski kafalı, geri kafalı, özenti, vintage tutkulu, aptal aşık gibi yakıştırmalar yapacak.

Neyse, 9 aralık doğumgünüm. Annem kar yağarken doğurmuş olmalı beni ki bu aralar herkes bana çok soğuksun diyo. E havalar da soğudu. Kışlıkları giysek terliyoruz, yazlıkları giysek üşüyoruz. Öyle bir hava. Kış birden gelmiyor buralara. Hem zaten daha son bahardayız.

Galiba biz diye bişey kalmadı. Kalamadı. Kaldırmak istemedik. Yani tam olarak bilmiyorum. Hatta nasıl oldugunu da bilmiyorum. Herif ben nereye gitsem mıknatıs gibi peşimden gelirdi saat dakika farkı gözetmeksizin. Şimdi ben geleyim kemerde kahvaltı yapalım desem de amaaan kim gidecek şimdi üşengeçliğim tutuyor diye benim şalterleri havalara atıp duruyo herif.

Bende ayrılık senaryoları yazmaya karar verdim. O benden değil brn ondan ayrılırım ancak dedim ve başladım üretime.

Dün, beleğe gittik. Ünlü birisinin babasının yanına. Aslında onun yanına gitme gibi bi düşüncemiz yoktu. Dur baştan anlatayım en iyisi. Dün sabah izinli olduğumu öğrenince sevgiliyi aradım. Muratpaşaya gidip malzemeleri alalım. Sonra da beleğe eve geçer sabaha kadar sevişiriz diye. Ben kalktım gittim muratpaşaya dün. Malzemeleri de güvenilir birisinden aldım. Sonra bu geldi aldı beni. Arabada başladık sohbet etmeye ve aldıklarımdan içmeye. ( Malzeme diyorum fakat malzeme anlamayın normal bir insanın yanından geçmeyeceği kötü bişey ve ben dün hiç normal değildim).
Sigara sardım, beleğe giderken içiyoruz. Eve gitmek için diğer yoldan girmemiz gerektiğini söyledim ama o çamurun ( çamur söylediğim ünsüz sanatçı bir iki ay felan medyada kalmıştı ) babasının yanına gidiyoruz diyince hayır diyemedim. Ondan da malzeme alcağız diye.

Gidiş o gidiş. Hayır sabo ( çamurun babası )nun yttığı kaldığı yer bir insanın kalabileceği bir yer değil. Adam herşey hakkında konuşuyor. Atıp tutuyor. Benimse sinirlerim gergin alabileceğim kadar alacağım beynime. Yumuşatsın beni pamuk gibi yapsın diye.

Herifin konuşmaları hala aynı şekilde devam ederken sevgili malzeme bitti bi sigara alıp geleyim diye çıktı gitti. Beni bu adamla yalnız bıraktı. Üstelik kendi porno hikayelerini anlatan bir sapık. Bi an sinirlerim boşaldı. Sevgilinin olmadığını farketmem onun gidişinden bir saat sonra farkediyorum. Çıldırdım. Ağlamaya başladım. Sinirlerim gerildi o anda. Bıraktım gittim kendimi. Boşluğa. Derin anlamsız karanlık bi boşluğa. Sevgilinin olmadığı hatta kimsenin olmadığı karanlık düpedüz bir boşluğa bıraktım kendimi.

Sevgili geldiğinde kendimi gözyaşlarımı silerken buldum. Uzun zamandır ağlamamışım o da bu sapık herifin yanında oldu ya neyse. Sabonun dediğine göre dışarı çıkmışım taksi tutup muratpaşaya gidecekmişim. Ama taksi bulamayınca çaresizlikten ne yapacağımı şaşırmışım geri gelmişim.

Sabah 5te çıktık evden. Alanyaya geliyoruz. Serikte buna beni burda bırak dedim. Bırakmam bee götürürüm dedi. Bırak beni burda dedim. Bırakmam dedi. Bırakmayınca direksiyonu kenime çektim ve yol ağzındaki boş çöp konteynırına bodoslama girdik. Arabadan indim. Yavaş yavaş arkama bile bakmadan gittim. Arkamdan bağırdı. Bağırtılarını duymamak için mp3 çalarımın sesini son ses açtım. Arabayla arkamdan gelmeye başladı. Aynı filmlerdeki gibi. Ben özür dilemesini beklerken adam bildiğin döve döve beni arabaya soktu. Dün kalbim acıdı. Hem de çok. Haketmediklerimi aldım yine. Arabadan inmemem için ellerimi ve ayaklarımı bağlayıp emniyet kemerimi takınca konuşmaya başladı. Dinlemiyordum onu. Gözlerim donmuştu. Belki bir iki göz yaşı bile vardı silemediğim. Yol boyunca konuştu durdu. Tek cümlesine bile dikkat etmedim.

Ordan yok olmayı. Bi anda buharlaşmayı istedim. Önümüzden giden kamyona arkadan girelim ölürsek polis ellerim bağlı görsün adam kaçırıyorlar sanıp bunu hapse tıkasınlar istedim. En azından nerde olduğu belli olur dedim.

Bi ara dikkat ettim. Bana neden ağladığımı sordu. Seni orda bırakıp gideceğimi mi sandın dedi. Aptallaşma dedim. Beni bıraksan da bi yolunu bulurdum ben. Benim tek derdim sensin sabaha karşı gidip en tehlikeli mahallede kapı arşınlamak ne demek çok iyi biliyorum. Benim iki arkadaşım oralara gecenin köründe gittiklerinde ciğerleri yerinden sökülmüştü. Aynısı sana da olacak diye korktum. Polis yakalarsa diye korktum. Bensi öleceğinden korktum. Seni seviyorum aptal dedim de. O donuk gözlerinde aynı heyecanı göremeyince papucumun dışarı atıldığını gördüm.

Sevememiş beni. Bi başkası var.

2 yorum: