10 Aralık 2015 Perşembe

Bomonti’de yepyeni bir yaşama çok az kaldı… Bu çok özel yatırım fırsatını kaçırmayın!

155 apart daireli The House Residence ve 51 odalı The House Hotel, 2016 yaz döneminde Bomonti’de kapılarını açmaya hazırlanıyor. 

Yenigün İnşaat yatırımı, The House Collection markası ve FYP’nin dizayn, marka ve konsept planlaması ile Bomonti’de hayat bulan The House Residence’da ince işler hızlı bir şekilde devam ediyor. Özel dizayn tasarımları ile hazırlanan örnek daireler, bugünden The House Residence tasarım anlayışını ve Bomonti’deki yaşamı keşfetmeniz için sizi bekliyor…

Modern yaşam, sanat ve dizayn ile zenginleşen The House Residence’ta yaşam stüdyo, 1+1 ve 2+1 dairelerde çok özel ödeme planları ile yatırım fiyatı 230 Bin Dolar’dan başlayan fiyatlarla sunuluyor. Dairelerin yatırım planlama ve uzun/kısa dönem kiralama hizmetlerini ise daha ilk günden FYP sizin için yapıyor… 

Dinamik, sosyalleşmeye açık ve konforlu bir yaşamın kodlarıyla şekillenen The House Residence Bomonti’de, 1+0’dan 2+1 ve penthouse’lara kadar 44 m2 ile 199 m2 arasında değişen, özel tasarıma sahip 155 adet apart daire seçenekleri sunuluyor. Yaşama renk katan detaylar ise projenin lounge, dining room, spor kulübü, club ofisi, kafeleri, peyzaj alanları ve teras gibi alanlarında odaklanmış durumda. Yaşamı ortak alanlara taşıyan The House Residence, servis zenginliğini ve kalitesini aynı binada bulunan 51 odalı The House Hotel’den alacak. 

The House Residence’da dairenin yatırım planlaması daha ilk günden senin adına yapılıyor, detaylar seni yormuyor. Bütün dairelerin kısa, uzun dönem kiralama hizmetleri The House Residence yönetimi ve FYP tarafından, uluslararası zincirlerin işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. The House Residence, her detayı özenle planlamaya dayanan modern tasarım anlayışını evinize de taşıyor. Dilerseniz tüm yaşam alanlarınızı sizin seçimlerinizle güzelleştiriyor. Taşınmaya hazır, zevkle döşenmiş, titizlikle hazırlanmış bir otele gelir gibi bavulunuzu alın, gelin ve yaşamaya başlayın.

Bomonti’ye tasarım dokununca

Piramit Mimarlık Turgut Toydemir tarafından projelendirilen The House Residence’ın yaşam konsepti ve iç mimari planlaması FYP Proje Geliştirme’den Tony Phillipson’ın İngiliz Conran  + Partners ile gerçekleştirdiği özel işbirliğiyle hayat buldu. Peyzaj ve cevre düzenlemesinde ise Hyland Edgar Driver imzası var. Geleneksel ve modern endüstriyel alanların yansımaları, modern mimari ve yaşam tarzı kodlarını harmanlayan tasarım New York Soho, Londra Covent Garden ve Paris L’es Halles gibi örneklerle de organik bağa sahip. Ortaya çıkan sonuç ise, ana yaklaşım olarak modern mimari, life style konsept ile geleneksel ve modern endüstriyel tasarımı birleştiren yepyeni bir konsept. 

7/24 hayat, hizmet, mutluluk

The House Residence Bomonti, The House Hotel, The Residence Lounge, The Dining Room, The Cafe, The Club Fitness, The Club Office, The Garden Terrace ve The Services gibi mekan ve hizmetleri aynı binada, aynı çatı altında bir araya getiriyor. The House Residence’da kişiye özel servisler, Bomonti’nin ilk dizayn oteli The House Hotel işletmesi ile sunuluyor. The Services olarak tanımlanan sınırsız hizmetler ile, iki farklı noktada 2 farklı resepsiyon ve özel asistan, housekeeeping, vale, teknik servis, güvenlik ve ev sahibi kullanımına hazır laundry alanı, apart daire sahiplerine ev ortamında da otel konforu sunmayı hedefliyor. 

Evler sakin, ortak alanlar yaşamla dolu

Konut, hotel, sosyal yaşam alanları, spor kulübü ve service ofis alanı ile bir yaşam merkezi olarak hayata geçen The House Residence, eğlence, yaşam, iş ve spor keyfini birlikte sunuyor. 2016 yazında tüm sosyal alanları ile hayata geçecek olan The House Residence sakinleri The Dining Room’da dilerlerse hazırladıkları yemeklerle dilerlerse özel asistanın yardımıyla davetlerini verebilecekler. Sabah 7:00 – gece 24:00 saatleri arasında kişiye özel hizmet veren The Residence Lounge, size özel bir mekan olarak tasarlandı. The Club Fitness sağlıklı bir yaşam sunarken, giriş terasında yer alan The Cafe’ler de ise Nişantaşı, Galata ve Karaköy’ün gözde mekanlarını sizlerle buluşturacak. 

Daha ayrıntılı bilgi almak için tıklayınız.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

11 Ağustos 2015 Salı

Hayalin küçüğü büyüğü olmaz

Küçükken hayatım sürekli Türk filmi gibi olacak zannediyordum. Küçükken Adrian'a aşıktım. Zırt pırt bi yerlere giderdik. Sürekli beni korur kollardı. İleride aynı evde yaşamaya devam edip ona doğum gününde araba hediye edecektim o da bana motor alacaktı. Söz verdik bi kere birbirimize. Sonra Kolejden Paula denilen kız aramıza girip bi ton yalan söyleyip bizi ayıracak üstüne üstlük bide Adrianla evlenecekti. Sonra da ben gidip Adrianın sınıfındaki en gereksiz ve haşerattanm farksız olan Stelloyla aynı evde yaşayıp mutsuz ve bahtiyarsız Adriansız bi yaşam sürecektim. Stello benim kılıma bile dokunmayacaktı. Eee tabi adam aşık yapcak bişey yok.


Sonra ben balkonda şarkı söylerken unkapanından birisi gelip beni farkedecek ve klip çekmeye başlıcaktık. Çok ünlü olacaktım. Adrian beni alkolik alkolik izleyip sarhoş olacak, Paula da hasetinden çatlayacaktı!

Birgün Yaseminin penceresine katılıp "İlk aşkımı hiç unutamıyorum" dediğimde Adrian direk telefonla bağlanıp "Ben de seni unutamıyorum yağ damlam" dediğinde ona geri dönecektim. Paula da hasetinden deliye dönecek ve Adriandan boşanıp Stelloyla evlenecekti.

Gençliğimiz Tarık akan ve Filiz akın gibi yaşlılığımızda ise Münir özkul ve Adile Naşit gibi olacaktık.

Hey gidi günler Heeeey...

21 Temmuz 2015 Salı

Aşk-ı yek

Valla bu sefer seviştiğimi yazıcam hiç öyle dalga geçer gibi aaa pise bak seviştiğini yazıyo olan var olmayan var deme. Yazmalıyım anlıyor musun. İçimdeki aşk ateşi ve güzelliğini seninde aşık olman gerektiğini sana anlatmalıyım. Çünkü aşk dünyadaki yegane mükemmel şey. Bu sefer eros denen süzme piçin okunu kendime bi de Ankaralıya saplattım. Hem de öyle bi saplattım ki ikimizin de kalbini deldi kaldı orda. Zeusla Europa aşkı bok yemiş bizim yanımızda. Tahirle zühre de kimmiş, keremle aslı bile halt etmiş bizim yanımızda. Leylayla mevnun da kimmiş çöllere mi düşmüş mecnun. Bi de gelsin Alanyada 40 derece sıcakta ve nemde kalmayı görsün. Peh... Ben aşığım. Hem de çok. Ömrümün kalanının sahibine hem  de. O da bana aşık. Onun ömrünün kalanının sahibine. 

İlk zamanlar onunla konuşurken temkinli yaklaşıyordum yalan yok. Hatta tanıştıktan bi hafta sonra telefon numarasını istedim. İtiraz bile etmedi.  Şakkadanak verdi numarasını. Üç beş gün de whatsapptan yazıştık. Sonra bigün ben internetten sipariş verdim. Facebookta bu abidik gubidik modakapıda diye ilan veriyolar ya sponsorlu kapıda ödeme falan diye. Heh işte onlardan sipariş verdim. Ve sonuç olarak dolandırıldım. Salaklığıma ayrı yanıyorum zaten. Ne bileyim ben adamların dolandırıcı olduğunu. Kapıda ödeme ile alınan bişey almayın arkadaşlar. Neyse o gün tabi baya bi moralim bozuldu kargo paketini açtığımda. Dapdar bi pantolon bi dandik gömlek bi tane de dandik t-shirt görünce ben tabi şok. O üzüntüyle ankaralıya yazdım. Kendimle dalga geçerek ne kadar salak olduğumu anlatarak. Sonra bi baktım şarzım %1. Whatsapptan şarzım %1 kaldı ve son şarzımı seninle harcamak istiyorum diyerek aradım. Sesini duyar duymaz " allahım heyecandan ölücem kalbim güm güm atıyo" dedim allah biliyo. Bi insanın ses tonu bu kadar mı şiir gibi, su gibi, yemek gibi, aşk gibi çıkar. Resmen aşk kokuyo. 

Bu aralar bi de tatilde. Onun tatili bitince benimki başlayacak. Pazar günü izinliyim, soluğu onun yanında alıcam mesela. Ve sürekli o bana yazmayınca kendimde kocaman bi eksiklik hissediyorum. Kırılacak bir cam gibi düşünüyorum onu her kelimemi özenle seçiyorum korılmasın kızmasın diye. Benim dünyamın hakimi oldu birden. Herşeyim ona endexlendi ve devam ediyor. Ha bu durumdan memnun muyum. Evet kesinlikle.. Ona herşeyimi veririm gözümü kırpmadan hiçbirleye acımadan. Kılına zarar gelse kendimden bilirim kendime bi pay çıkarırım niye ben yanında yokken kılına zarar geldi senin diye. Yahu dedim ya ben ona bütün kalbimi aşkımı vermişim gerisi hikaye. 

Son üç dört gündür bunalımdaydım. Yaptığım işe saygımı yitiriyordum resmen. İstifa bile verdim. İstifayı verdiğim gibi de geri çektim. Çünkü tatile ihtiyacım var. Gidip kafamı toplamam lazım. Ve bunu da sevdiğimin, kalbimin tek sahibinin yanında yapmayı düşünüyorum. Hani huzur diyorsun ya, işte o huzur sınırsız herşeyi yapabileceğin kişinin yanında olan işte. 

Lafı fazla uzatmaya gerek yok bence. Onu seviyorum. Ve ona her seni seviyorum dememde ben de seni seviyorum tatlım demesi benim çok hoşuma gidiyor. 

Kör kütük aşık olmak bu yaa vallahi bu. 
Sen de dene pişman olmayacaksın bak gör :)

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Cop

Neden ağlıyorsun diye sorma
Ağlamıyorum..
Gözüme çöp soktun
Çıkarmaya çalışıyorum

Konyali isi birakmis. Duydugumda beynimden vurulmusa dondum. Birakamaz, gidemez dedim ama gitmis. Bugun goremedim onu. İcim acidi birden. Faceden de yazmiyor artik. Nereye gittigini de bilmiyorum. Off b

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Sevgili evren mesajımı nerenden alıyorsun bilmiyorum ama ne olur doğru yerden almaya çalış

Çalıştığım televizyonda çekiliş yaptılar. Çok biliyormuş gibi gittim gitar aldım. Ama beş kuruş vermedim. Çekilişten kazandım. Zaten şansım hep böyle şeylere çıkıyor. Sözde en şanslı burç benim. Şansımı sikiyim zaten ne vardı sanki üç tane çekilişten sadece gitar çıktı. On bin lira para bile vardı. Ben parayı istedim de evrene mesajı yanış yerden gönderdim heralde. Bi de daha önce sezon başında ne yapacağım diye düşünüyordum. Şimdi elimde bi tane gitar var. O da ne yapacağımı bilemediğim. Daha nota bile bilmiyorum. Ama gitarı aldıktan sonra her şey ben de değişti. Artık kim gitarla şarkı söylüyorsa başladım onların gitarla çıkardığı sesleri içimden söylemeye. X factor de Mehtap vardı. Onun sesine hayranım mesela. Sürekli onun sesine benzetmeye çalışyorum ses tonumu “Bademin değişmem” şarkısını söylerken ki haline. Bi de Manganın şarkısına benzetiyorum. Bana güzel geliyo ses tonum ama dışarıdan duyanlar öyle demiyo tabi. Ben de açtım youtube dan madem gitarım ( Gitar demeyelim lütfen, Gitarcık ) var amatörce işe başlayalım diye gittim birsürü gitar dersi videoları indirdim. Daha başlamadım ama başlayacağım.

Sonrasını düşündüm de, Sahile gidip gitar çalıyormuşum mesela. Hani filmlerde oluyo ya bi tane ateş etrafında ben. Sonra denizden biri çıkıyo böyle 170 boylarinda saçı olsun mutlaka, gözleri ela olsun düzgün bi mesleği olsun, konuşmasını bilsin, mümkünse Konyalı olmasın ama konyada ikamet edebilir sorun yok, Ankara, İstanbul, İzmir tercihlerim arasında, dövmesi şart değil. Denizden çıkıp gelirken bana doğru gülümseyerek gelsin mesela. Sonra karşıma geçip kollarını yukarı kaldırıp bi esnek hareket yapsın. O anda ben de şu camp rock 2 de jonas kardeşlerden sarı olan gitar çalıyo ya hani karşı takımın kızına aşık oluyo dakika da bi şarkı yazıyo hani kendini tanıttığı bişey. Soğanlı pizza sevdiği. Onu söylüyormuşum işte. Bu da malak gibi anlamıyormuş şarkıyı. Sonra ben buna anlatıyormuşum. Sonra işte sahilde ikimiz oturup o solistlik yapıyormuş mesela. Ben de işte gitarı çalmaya devam ediyormuşum. Böye hayaller kura kura nereye kadar gidecek bilmiyorum ama güzel bence.


Bi de Konyalı var. En azından varmış gibi davranıp zırt pırt yok oluyo. Mesela işteyim. Sürekli yanıa geliyo. Ama lojmana gidince herif selam vermekten aciz. Bi de ben bütün personeli faceden engelledim Kimse beni takip edemiyo. Sorana da ben kapattım facebooku diyorum. Aman sanki çokta umrumdaydı beni takip edip etmemeleri ama Küçük beni takip edip bi de bundan nem kapıyo ya, burnu kaf dağında geziyo zaten. Sinir oluyorum. Neyse işte bu Konyalı zırt pırt geliyo yanıma. Bişeyler isteyip duruyo. Ben de azcık kur mur bişey yapayım diye alıp kahve gidiyorum yanına. İçmiyo yok midem ağrıyo, yok götüm ağrıyo bilmem ne. Bi daha kahve yapıp gelmem dedim ben de. Sonra sabaha kadar gitmedim yanına paşa paşa kendisi geldi. İlgilenmemeye başladım. Dünyalı bi anons çekti bana sabah. Gitti o anonsu soruyo bana bu adam nasıl anons çekiyo diye. Ben de ona sen de müdür ol sen de o şekilde anons çek dedim. Müdür adama nasıl anons çekiyosun düzgün çek diye bişey diyemem ben dedim. Zaten inceden kıllanıyorum şerefsiz olduğuna. Konyalı değil mi işte. Hayatımda 4 tane Konyalı tanıdım bu dahil hepsi ayrı bi orospu çocuğu çıktı. Şimdi bi kaç tane daha tanırsam büyük ihtimal onlar hakkında da aynı şeyi düşüneceğim. Askerde sevklerimiz yapılırken resmen yalvar yakar gidip komutana söylemiştim benim sevkimi nolur konyaya vermeyin diye. Konyaya çıkmadı zaten. Ama ne oldu geçen hafta turuncuyla Konya il sınırlarına girdim. O da yetmezmiş gibi gidip bi milyoncudan küçüğe tesbih aldım.


İki gündür düşünüyorum. Şimdi bu küçük burada ya. Ben bunla aynı yerde durmam diye düşünüyorum. Durmam çünkü onu gördükçe nefretim daha çok artacak. Bi de şimdi kime anlatsam onun ne mal olduğunu senin onla ne işin olur o kim sen kimsin falan diyolar, ben de inceden bişeyler anlatıyorum. Napim yani, küçük benim hakkımda bi çok şeyi bilip millete yalan yanlış bişeyler anlatırsa ben de onun doğrularını anlatıp intikamımı alırım. Daha fazlasını yaparsa bu olayı ben de abartırım. Zırt pırt beyin damarlarım atıyo birden hayale dalıyorum ondan sonra. Ben bunla kavgaya giriyormuşum bunun ağzını yüzünü dağıttığımı hayal ediyorum. Ama bana sorsan karıncaya bile zarar vermem, kavga sırasında yapma abi etme abi diye ağlayıp zırlamaya başlarım Allah biliyo. Biraz götüm olsa parçalıycam herifi de işte.. O da ben de yok. Geçen gün bay sihirbaza anlattım durumu. Boşver felan dedi. Bi de şey var. Ben ne zaman bay sihirbazla konuşsam acaip mutlu  oluyorum. Sürekli pozitif enerji alıp o gün benim için mükemmel geçiyo. İşte anlattım ben bu durumu bay sihirbaza o da bana boşveeer dedi. Ben de boşveer dedim sonra. Bi daha da küçüğün yüzünü bile görsem yüzümü çevireceğim.


Küçüğün eski eşi aradı mesela beni geçen gün mesaj da çekmiş. İşte niye böyle böyle diyorsun falan diye. Ben de mesaj çektiği numaradan ona mesaj çektim. “Kim olduğunu bilmiyorum ama , söyle de beni bi daha aramasın” dedim. Sonra bir daha arama falan gelmedi tabi. 

15 Mayıs 2015 Cuma

Depresyona bes kala

Sabah ayı yogi ve çetesini izlerken kendimi hüngür hüngür ağlarken buldum... Ağlama sebebim ise gemilerinde bir tuvalet bile olmaması! Bönüre bönüre ağladım resmen.. Sonra yüzümü yıkamak için banyoya gittiğimde aynada kendime bakıp "ayy ben ne güzel ağlıyomuşum öyle" diyerek kendimi izledim... Sanırım günden güne iyice kayışı koparıyorum...

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Yuzlesme

Sonunda anladım, itiraf ettim kendime; ben çok salak bi cocugum bildiğin salak ama böyle beynini et parçası olarak kullananlardanım hemde.. Hangi insan evladı birine defalarca inanabilir, yada kabak gibi herşey meydanda iken "ama yok öle bişi" diyip salak saçma davranabilir..Öylesine oyuncak olmuş kalbim ruhum ıvırım zıvırım itin birinin elinde, herifçioğlu canı sıkıldıkça bozup bozup yapacağı eski radyo olmuşum...Kendimden sıkıldım artık, Her aynaya baktığımda suratıma bulanmış siyah pudraların aktığını görüyorum...İmkanım olsaydı; Beynimi kalbimi ve işe yaramayan ruhumu Pisuvara fılatıp üstüne bir sifonu çekerdim... Bana saçma sapan yaralar açmaktan başka bişeye yaramıyolar nasılsa..Kendimi biri bana anlatsa, "gerizekalı bu cocuk" diyerek tonlarca akıl verirdim.. Neden insan aynı aklı kendine vermez ki, sanırım kendimi kendimden zeki gömediğim için.. Kendi iç hesaplaşmalarımı özel işlerimi bulaştırdığım için.. Başkasının aklınada daha hiç ihtiyacım olmadı öyle bir ego var ki bende; herkes salak herkes aptal bi inya zeki, herşeyin en iyisini bilir.. öyle bir havada ki burnum biri bana yardım edecek olsun hele bi denesin kalkışsın! hemen sen kendine bak edalarıyla arkamı dönerim... O kadar mükemmelim ki el attığım her işi bozma becerisine sahibim, aşık olduğum adamı hayattan soğutma kabiliyetine, herşeyi yüzüme gözüme bulaştırıp sıyrılma özelliğine. Konular uzerine yazmistim yaa birini bulma arifesine girince eskiler hortluyo diye; "E" geldi, "S" de aynı şekilde sıra "T" de.. Allahım bana akıl ver; şu tipleri dövmek parçalamak için de güç kuvvet ver, gözlerini yerlerinden çıkarıp kolye yapmam içinde beceri ihsan et.....

12 Mayıs 2015 Salı

Mal

Herşey bi anda insanın üstüne üstüne gelmez yaa!!! Şerefsizim bedeviyle tanışmış olsak, gider haline şükreder kutup ayısıyla 69unu yapıp mutlu mesut yaşar...

Simdi ben bu kucukle kustum ya. Niye kustugumu unuttum ama baya bi sinirliyim buna. Bi de sagda solda otmeye baslamis iste benim hakkimda ne diyorsa artik millet beni biliyormus da sadece bu salak bilmiyormus beni sozde. Ben herseyi bunu bi kenara itip baskalari hakkinda bilgi almaya calisirken bu da gidip durup durup ortaligi karistiriyo. Bi de bunun ekuru olusmus yanindan ayirmiyo nereye gitse bu da paso onun yaninda. Yolda yuruyorum mesela taktiri ilahi mi derim bilmem surekli bunun servis saatine ve arac kullandigi saate denk geliyo hoop bi bu turklerin uzerine uzerine araba surme olayi var ya mal gibi, sonra essek gibi 32 disiyle "hohahahaha" diye siritirlar, hah iste onun aynisi bu ikisinde de var. Her anayoldan lojmana yurudugumde surekli ayni sey. Bi gun ezip gececek olup gidicem basina kalicam onu istiyo mal. Hayir madem oldurucen niye arabayla olduruyorsun adam gibi gotur sahile gozlerimi oy, karnima sis sapla, ne bileyim bogazimi kes parcala kopeklere yedir, bagirsaklarimdan kokorec yap mesela, karacigerimden ve dalaklarimdan yahni yap... Altinda kocaman bi araba sok gotune makarna makarna...

Bi de bugun bizim ascilardan birisiyle manavgata gidicem. Asci servisi kacirdi ben de o anda koltukta kucuk var diye gittim bizim gece mudurune soyledim. Ulan soylemez olaydim var ya o laf bi dondu bana farketmemisim bunun ekuru hemen solumda koltukta oturuyormus kim ne diye sordu. Kulakligi taktimda allahtan dinlememezlikten geldim. Cevap verdim tabi mecburen.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Doğuş Otomotiv Trafik Hayattır!

Önemli olan ne kadar hızlı vardığınız değil, nasıl vardığınız... 
Trafikte aşırı hız yapmayın! Çünkü Trafik Hayattır!

Aşırı hız son yıllarda kazaya sebep olan unsurların başında yer alıyor. Özellikle gençlerin yaptığı trafik kazalarının çoğu aşırı hız nedeniyle meydana geliyor. Doğuş Otomotiv’in kurumsal sorumluluk markası Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ı konusunu ana mesajları arasına alarak projelerini kurguluyor.

Dünya Sağlık Örgütünün raporuna göre trafik kazalarındaki ölümlerin yaş grubu analizinde diğer ölüm nedenleri arasında 15-29 yaş grubu birinci sırada yer alıyor.   Bu durum gençlere yönelik trafik güvenliği kampanyalarının acil olarak arttırılması gerektiğini gösteriyor. Trafik Hayattır platformu bu noktada çok önemli inisiyatifler alarak önemli projeler geliştirdi; 4 senedir devam eden Trafik Güvenliği Uzaktan Eğitimi projesinin üniversitelerde seçmeli ders okutulmasının yanı sıra, 2014 yılında radyolarda yer alan ‘aşırı hız’ radyo spotu da dikkat çeken bir diğer proje oldu. İki projede birçok önemli ödül aldı. Bu ödüllerden en çok gurur veren ise 2014 Birleşmiş Milletler Genel Kurultay’ın da iki projenin Avrupa’da trafik güvenliğiyle ilgili örnek uygulama seçilmesi oldu.

 

Trafik Hayattır, ‘aşırı hız’ ile  ilgili projelerine yenisini ekledi ve her birinde farklı trafik güvenliği mesajlarının verildiği bir animasyon serisi üretti. Aşırı hız konulu animasyonda her gün trafikte rastladığımız hatalar vurgulanıyor.  Çocuğunu almaya giden bir babanın trafikte kalmasını ve sonrasında hız yaparak girdiği emniyet şeridinde kaza yapmasını anlatan animasyondan hepimizin çıkaracağı dersler var.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

10 Mayıs 2015 Pazar

Kiz meselesi

Sozde Can abi karisini aldatmis ya. Gotumle duydum ama inandirici geldi. Karisi da buna iki saat bik bik bik etmis. Sonra ilk gun evden kovmus, ikinci gun bakmis adam metresine gidiyor eve alayim en azindan yataga almam diye gecirmis icinden. Ama adamda tik yok tabi elimde bi tane daha var ne de olsa diyerek kendini naza cekmis falan filan. Valla benim herif bana aynisini yapacak onun cukunu keser eline veririm git neyle sikiyosan sik o kadini derim icimden. Ama gel gor ki askin kafasi cok kotu oluyor sonra bi bakmissin iki saat sonra hoop diger kisin muhabbetini yapmaya basliyorsun. Konuyu seye getircem. Simdi bizim sirkette biri var ismini bilmiyorum. Surekli muhabbetlerine sahit oluyorum iste lojmanda otururken felan. Anlatmaya basliyo su kiz bana bugun bakti hyarin goturucem, bu kizla iki aydir braberiz nazlaniyo orospu gibisinden. İsmilazimdegil zaten evli diye biliyorum. En azindan oyle duydum. Cocugu colugu da mi varmis neymis. Bizim sirketten birini ayarlamis kendine bu iste hergece yalasip opusmeler felan. anlatip duruyo. Ben de malak gibi dinleyip aaa haaa hadi yaa yapiyorum bi yandan. Sonra bi an durdum dusundum lan dedim benim herifde bunlari yapiyor mu diye. Bugun kucukle alanyaya gidip geldikten sonra KD aradi beni buralardaydan ugra diye. ( kucukle hala gorusuyor musun diyen varsa orasi ayri bi mevzu anlatirim bi ara ) ben de tamam 45 dakikaya ordayim dedim. Normalde gec kalma gibi bi ozelligim yok ama adami 3 saat beklettim. Neyse iste eve gittim. KD beni bekliyormus. Bi ton soruyu sordu nerdesin ne yaptin nerelerdesin saatlerdir seni bekliyorum kimleydin falan diye boktan secmeli sorular sordu bana. Bu sorulardan sikilinca da hadi kalk bi kahve yapta icelim dedim basim agriyor dedim. Bu mutfaga gidince telefonunu aldim elime. Normal bi sekilde bakiyormus gibi gelen mesajlarina baktim. Askimli canimli cicimli bi mesaj. Yok artik dedim. Yapmaz falan dedim ama kendime yediremedim bi an. Ezgi diye birinden gelmis mesaj binde ezgicim diye kaydetmis numarasini. Simdi ben bu ezginin kim oldugunu ogrenip memelerine mandal takip gozlerini tornavidayla oyup malum yerine tikamaz miyim. Sacini basini yolup "sen kim oluyorsun da benim KD me boyle mesaj cekiyorsun" diyerekten gotunu basini agac testeresiyle kesmez miyim. Hos bence kizda suc yoktur diyendusunmedim degil. Kesin bu benimki ayartmistir diye dusundum. Sey vardi bi zamanlar universitede yine Sezaiyle oturuyoruz kantinde. Bunun yanina daha once gormedigim binkiz geldi yalas yabalas bi opusmeler kokusunu icine cekmeler falan. Gozlerimi kizdan alamadim o an. Lan ne yapiyorsunuz hayvan herifler diyerekte eklemek istedim icimden de o hayvan kariyi gorunce kas goz yaparak uzaklastirmaya calismistim. Olmamiati tabi. Sonra ben bi gun bu hatunu bizim eve cagirmiayim sezaiden habersiz. Aksam sezai is cikisi eve geldiginde gorsun diye. Bi de corbamiydi neydi oyle bisey yapmistim. Kizin agzi gozu yansin bagirsaklari dugumlensin sicamasin diye de corbanin icine elime ne gectiyae atmistim. Buna da spesyal corba diye yutturup icirmistim bi tencere. Sonra hatun uc gun evden cikipta okula gelememisti. Sonradan duydum mide fesati gecirmis hastahaneye yatmis. Oh olsun orospuya az bile yapmisim valla. Neyse iste bu KD nin telefonunda ben bunu gordum ya hic bozuntuya vermeden konusmaya devam ediyoruz iste. İste can sikintisinin basladigi noktaya geldik ben buna dedim ki agzimi ayira ayira " askiim grup sex yapsak ya merak ediyorum nasil bisey oldugunu bi hatun daha bulalim" dedim. Sanki Turkiyenin baskanligini teklif etmisim gibi kulaklari bi acildi gozler desen heyecandan yerinden firlayacakmis gibi oldu. Bi yandan da dalga geciyorum sandi heralde ama ben bildigin ciddi bi modda sormustum. Once boncuk boncuk terler dokmeye basladi, sonra yutkundu, bi daha terledi gozlerini fal tasi gibi acti " istersen bulurum hemen birini" dedi bana. Serefsize bak hemen bulurmus. Kim lan o. Hemen bulurum ne demek, ekmek mi bu gidip marketten aliyorsun hemen bulurum derken. Ben de cagir gelsin hemen dedim. Baktim bu mal harbiden ariyor beynini siktigimin gerizekalisi tamam dur be arama saka yaptim. Dedim. Kahvem bitti git kahve yap dedim. Sonra bu gitti kahve yapmaya yine. Telefonu da masanin uzerine birakti. Baktim kimi aramis diye. Sasirmadim bile ezgicigini aramis. Koydum masaya hemen telefonu zaten bu da heyecandan ne olsugunu anlamamis gibi sirita sirita essek gibi geldi. Ezgi kim dedim sakin bi ses tonuyla. Ses verip anlamamazliga vurunca tekrar bagirarak ezgi kim lan orospu cocugu kim lan o hayvan kimle aldatiyorsun beni 250grama beni tercih ettin oyle mi, seni asla ama asla affetmeyecegim. O cukinden kan getircem senin, o ezgiyi de memelerinden tavana asip ayaklarini kecilere yalaticam seni de karsisina gecirip nasil masturbasyon yapabildigini izleyip sandalyede oturup hopurdete hopurdete kahve mi icicem. Kim lan o orospu cevap ver hesap ver bana. Benimle gorusmedigin zamanlarda onu mu duzuyorsun yoksa. Anlat bana ne yaptniz hepsini anlat. Dedigimde bu da midesiz midesiz anlatmaya basladi korkudan. Kiz bizim otele yakin bi otelde bilmem nerde calisiyormus. Bu da surekli arabayla gecerken servis saatlerinde bunu goruyormus ilk baslarda. Sonra kiz bunun yolunu kesmis ayaklarim agridi beni kizilota kadar birak diyerekten almis hatunu eve getirmis. O anda mercimegi firina vermisler. Allahi var KD de yakisikli herif ama benim sevgilim var demeyi agzina getiripte soylememis. Neyse iste bunlar yalasip yutustuktan sonra herif benden arta kalan zamanlarda bunla bulusup emisiyorlarmis.

Simdi ben burda ne yapmaliyim bilemedim. Dunyanin (bana gore) en yakisikli, sempatik, boga burcu, sevisgen erkegini terk edip cukunden tavana asip kulaklarindan ip gecirip gozlerini tornavidayla oyayim mi yoksa hicbisey olmamis gibi sirtibi sivazlayip ohh yarasin aslanima, boga gibi masallah diyip tebrik mi edeyim. Bak nasil simdi beyin damarlarim firladi yine.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Hıdrellez

Hergün mailler yağdırıyorsunuz onu anladık da niye anama babama küfrediyorsunuz? Hayır kendimi zaten buraya sorumlu olarak hissediyorum orası ayrı bi durum, her gün rapor vermem gereken bir kişiymişsin gibi bik bik bik senin kafanı da ütülemenin alemi yok. Neyse atılan maillere gelince. Çoook teşekür ederim beni merak edenlere ( Topu topu 17 tane mail gelmiş lan havalara bak bendeki de ).

Neyse;

Yarın , yani aslında an itibariyle girmiş bulunuyoruz, hıdrezllez. Haberiniz var mı bilmiyorum ama hıdrellezin ayrı bi önemi var. Yarın gidip bi tane gül ağacının dibine bozuk 5 TL ekicem. İleride zengin olayım diye. Sonra sadık, maço, şişko ( obez olmasın ) , kelli felli bi sevgili olanından isiycem, sonra bi zahmet benim arkamdan dedikodumu yapanların ölmesini ölmediyse hastanelik olmalarını dileyeceğim, daha bir sürü varda hangisini saysam bilemedim.

Bugün sabah serviste onu gördüm yine. Ulan bu herifi görünce dizlerim bi titriyo, elim ayağıma dolaşıyo, bi kendimen geçiyorum, tansiyonum yerle bir oluyor. Sonra tabi kendime geliyorum umursamaz bi tavırla takıyorum son ses müziğimi kulağıma hooop o dünya senin bu dünya benim bi de şarkıya eşlik ediyorum ki dışardan insanların garip garip bakmasıyla kendime geliyorum o anda. Lan napıyorum ben oluyorum sonra.

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Nokta

Aradan aylar gecince ona niye kizdigimi unuttum. Gecen gun aradi ben de yanlislikla actim. Tam suratina kapatacaktim vazgectim. Hadi konus bakalim ne diyecek dedim. Yine ayni seyler. Hep ayni seyler. Hep ayni standart seyler. Sonra bana "bana neden bu kadar ofkelisin ne yaptim ben sana" dedi. O an bi durdum. Ne desem bilemedim. La ne diycem iste bisey diyemedim. İsi cirkeflige vurdum. "Sen git o orospu kizsin sana" dedim. Sen o orospuyu nerden taniyosun dedi. Tanirim ben dedim. Benim bilmek istedigim bisey varsa en fazla 20 dakikami alir. O da imkansiza oynarim dedim.

Ama gercektende oyle eger birisi hakkinda bi bilgi alicaksam en fazla 20 dakkami alir. İstihbarat saglam napim yani. Bi de ben bunun gotune bi ara cip taktiydim. 1 ay duruyordu normalde. Ama devam ediyomus. Kayitlardan baktim.

Soyle soylemeliyim ki butun bana anlattiklarinin hic bir gercekligi yok..

Neyse..

2 Mayıs 2015 Cumartesi

O

Ha evet onu ozluyorum aslinda eski gunlerimizi ozluyorum. Ama bir daha imkansiz olacak sekilde kendimi ona kapattim. Ve bir daha onunla konusmamak uzere veda ettim. Zaten olmayacak duaya bi cok kere amin dedim bir daha asla ona boyle bir sans vermem. Ona karsi olan kinim cok yuksek. Cok buyuk.

27 Nisan 2015 Pazartesi

19 Nisan 2015 Pazar

Hayal

Ben ısınmak için iki büklüm kıvrılsam yatağın içine,  bir sağa bir sola dönüp sinir etsem seni. 
`şunu havalandırıp durma üşüyorum` diye kızsam sana, bütün yorganı üstüme çeksem.
 Sonra kıyamasam sarılsam mesela. Ne bileyim, sabah uyandığımda ellerim saçlarında olsa, `İşe geç kaldın lan kalk` diye dürtsem seni, sen `Noluyo lan` diye tek gözün açık bakarken etrafa, saatin 8`i çoktan geçtiğini görüp fırlasan yataktan, o telaşlı şapşal halini izlesem sen evden çıkana kadar.
Benim icin en sevdiğin kravatı seçip gömleğimin yanına koysan.

O telaşla Gömleğini yanlış düğmelesen, arabanın anahtarını unutsan ama beni öpmeyi unutmasan. Sonra mesela, benden habersiz eve pahalı bir şey alsan, onun kavgasını etsek seninle. Sen yemeğe `Çok tuzlu olmuş` desen ama sırf ben yaptım diye hepsini yesen falan. 

Eve gelen faturayı görünce aynı anda `Yuh! Ebesininki artık` desek, sen benim üstüme atsan suçu, ben senin.. `Saatlerce duş alırsan olacağı bu` diye yakınsam, özür dilesen ama yine yapsan. 

Bütün huylarını bilsem, çıkarıp gelişigüzel ortalığa attığın kıyafetleri suratımdaki aptal ve sana alışmış ifadeyle toplasam.. 
Otursak seninle ,kafamız esince alsak rakımızı , balığımızı.Hazırlasak mezemizi, Zeki Müren çalsa radyoda, sana her bakışımda daha çok aşık olsam. Hafiften kafan iyi olunca, beni ne kadar sevdiğini sorsam, `Çoook` desen, yeterli be. Bir ömür yeterdi o bana. Vallahi bak.. 

17 Nisan 2015 Cuma

Kadro

Sef kadrosuna girdim. Ya da benim sef kadrosunda oldugumu ogrenmem bizim mudurun bana "sen personel degilsin sef kadrosundasin" dedikten sonra biraz gotum kalkti. Tabi bunu bana dedikten sonra biraz telasa girdim. Gecen sene boyle bi durum yoktu. Ayni isi yapiyordum. Yine gecede ve yine kontroller, yine milletin acigini bulup kapatiyordum. Bu sene de degisen bisey olmadigi gibi daha iyi bir maas ve bir adet ne yapacagimi bilemedigim bir yetki. Adi shift lider.

27 Mart 2015 Cuma

Rüya Görmek ve görememek arasında kalan ikilem

Bilgisayarımdan, bilgisayar diyince alınmaya falan başlar şimdi buna bi isim bulmak lazım sonra düşünürüm, film açtım kendime bi tane. Götümü de dayadım kaloriferin verdiği o sıcak ambiyansa verdim. Taktım kulaklığımı da pencereden kafamı da uzattım yağmur yağıyor yavaş yavaş ama sinsice. Birazdan şiddetli bir fırtına çıkacakmış gibi duruyor. Kalk dedim kendime git bi kahve yap bu böyle malak gibi oturup etrafa bakmakla olmaz. Aldım kahvemi elime oturdum cam kenarına yine tabi kıç tarafım revaçta kalorifere dayanıyor. Zaten bugünkü Sarıyer faciasından sonra yapılacak en mantıklı görev olarak bunu yapmam gayet mantıklı. Bide eve gelir gelmez kendimi mutfağa atıp buzdolabına kilitlemeyi bile düşündüm ama şimdi gidip zincir bulucam da bi de kilit bulucam da sonra kendimi kilitliycem de ohoooo. Ben de gittim kendime bi güzel annemin çizmeye bile kıyamadığı krep tavasıyla geçtim ocağa iki hop hop kendime krep yaptım öhm.

Dalmışım bi an. Pencereyi de açmışım içeriye hava girsin yağmurun kokusunu hissedeyim, sesini duyayım azcık kendi kendime romantizm yapayım diye. Kahveyi de koymuşum pencere kenarına. Rüyamda şu ( Ali , Aslı, Sui, Oscar, mistermagician, Onur, Bahar, Ahu, Özlem, İlknur, Ruhsuz , Şafak ) kişiler başrollerde. Toplanmış gitmişiz ne alakaysa Urfaya. Sıra gecesine gitmişiz. Herkes toplanmış bi yuvarlak oluşturmuş. Ortada çiğ köfteden tutta bilimum insanın kilosunu ve iştahını zorlayacak yiyecek içecek. Sadece biz yokuz ama başka insanlarda var onlarda bizim gibi aynı şekilde toplanmışlar türküler söylüyorlar. Bi yandan Abdullahın gelmediğine içerleniyoruz benle Aslı. Bi sevgiliye bizi sattı, niye onu da getirmedi gibisinden. Tabi biz türkü yerine bu aralar en çok dinlediğim şarkı "Dream on" şarkısını mistermagiciandan dinliyoruz. Sonunda O tam "Dream on Dream on Dream on" diye söylemeye başlayınca Hep beraber ona katılıp "Dream on" kısmındaki çığlıı hepimiz basıyoruz aynı anda. Abi nasıl bi hazırık yaptıysak artık o kadar ses neremizden çıktıysa bi anda bi alkış sesleri yükseliyor bi yerlerden. Etrafımızda kimse kalmamış. Her "Dream On" dediğimizde artık çevremiz değişiyor, Göl kenarı, İstanbul surları, Taksim gezi, Ankara Kızılay meydanı... 

Sonra kafamda bi yanma hissettim. Acı hissetmeye başladım. Resmen kafamı yakıyorlardı. Bi uyandım. Ter içinde kalmışım. Kafam zonkluyor. Kafamı kalorifere koymuşum. Onun ısısıyla kafayı yakıyormuşum az daha. Zaten balatalar sağlam değil, rot balans desen onların da ayarı yok. O bişey değil annem fena halde patladı bana. Uyurken nasıl hareket ettiysem kahve dolu kupayı dökmüşüm koltuğa. Allaaaaah artık annemin elinden biri beni kurtarsın diye dua etmeye başladım. Kadın taramalı tüfek gibi dakikada bin tane kelime saydı bana. 


Bahsi geçen şarkı da bu - Benim bahsettiğim kısım 2:22 de başlıyor


Şeytan diyorki al eline çatalı pıçağı kes kes ye

Daha dün neredeyse heyecandan öleceğimi düşünecekken bir de kalktım geldim Sarıyere eski çalıştığım otelde kalan ve Medya sektöründen arkadaşlarla buluşmaya. Zaten üzerinden yıllar geçmiş çoğunun çolu çocuğu olmuş bi de gelmişler bana "Ay ben gelemem benim çocuklarım var, ay ben gidemem kocam kızar, ay ben hiç gelemem adet günündeyim" sanki mecburlarmış gibi, sanki ben ayarlamayı yapmışım gibi bi ton bik bik bik beynimi yediler.

Beş kişi buluşmaya geldik. 2si evlenmiş barklanmış bi de yetmemiş patır patır ardarda 2 tane çocuk doğurmuşlar. kıskanmadım değil yalan yok. Zaten ben bu kafayla biraz daha gidersem nah görürüm çocuğu evliliği bilmem neyi. Evlilik diyince gözlerine far tutulmuş tavşan gibi kalakalıyorum. O bişey değil abi bi de evleniyosun tamam onu anladık. Bunun kız istemesi, kınası, düğünü , balayısı, osu butu otu boku derken amaaan sonra evleniriz zaten yaa gözüyle bakmaya başlıyor insan. Zaten bu evlilik konusunda en son fikir sahibi olacak kişi benim niye bu kadar evlilik meraklısı birisi göründüysem o da ayrı bi mesele.

İçlerinden birisi benim Taaaa üniversite bitmiş Ankarada iletişim okumaya başladığım dönemlerden arkadaşım. Medyaya girmedim diye çok kızmıştı ama şimdi bildiğin baya taşaklı bi dergide editör olarak görev yapıyor, karısını da sekreter yapmış yanına. Ofis fantazisi olsun diye. "Sertab şu kırmızı dosyayı al gelde bakalım" ( Ben hala sekreter olan hatunların adının sertab olduğuna inanıyorum, değilse bile kimlik bunalımı yaşıyorlardır kesin ) dışında başka muhabbetleri olabileceğini düşünemeyen bana sıra gelince birden "eee ööö ııı" demeye başladım. Benim kamera korkum var, ekrana çıkmam, sahneye çıkmam, ona çıkmam buna çıkmam. Eeee otur be bi boka yarama zaten. Allah canımı alsın kanalın birinde montajda staj yaptığım günler aklıma geliyor da, sırf ben Türkiyede eğitim alıyorum diye beni montaj odasına tıkmışlardı 3 gün üstüste o bantların arasından kendimi zor kurtarmıştım. Ama şimdi eski mesleğim ve daimi mesleğim olan turizmde fink atıyorum. Bi de kıskanıyorlar sen Turizmde iyisin yine tatil bölgesinde çalışıyorsun sıcakta, denize girersin, havuza girersin onu yaparsın bunu yaparsın. Bok yaparsın. Nereye yapıyorsun.

Öyle böyle değil yaa. İşleri güçleri yokmuş gibi oturup benim dedikodumu bi de bana karşı yaptılar. Bi de ben bunların yanına gelince harbi mala bağlıyorum. Başka şeylerle ilgilenmeye çalışıyorum. Atsan atılmaz satsan satılmaz ilerde lazım olur istemem yan cebime koy modundayım bunların yanında. Şimdi bunlar Turizmden açtılar ya konuyu vaaay laf bana geldi diyerek aldım sazı elime verdim veriştirdim. " Yaa ne sandınız yappraaam bi kere Turizmde olmak öyle sizin bildiğiniz gibi hergün bafi bafi akşama amigolar yok. Hergün o klüp senin bu klüp benim gezmelerde yok. Otur oturduğun yerde çalış otelinde al maaşını salla başını devri de yok turizmde. Üç kuruş maaşa yan gel yat osman dönemi zaten yok. Bi kere etrafında bir sürü müdür adı altında bi ton kişi geziyor egoları tavan şunu yap bunu yap diye bir sürü insan. Gerçi benim çalıştığım yerde yok ama genel olarak böyle. Ben yine şanslı kesimdeyim. " Bide öyle bi hayretle bakıyolar ki sanki illüminatinin sırlarını anlatıyorum dangozlara. Lan alt tarafı kendi bulunduğum sektörü anlatıyorum.

Sonra bu Taşaklı bi dergiye kapak atıp orda editör olan ve sekreter diye karısını koyan arkadaşım bana medyaya dönmek isteyip istemediğimi sordu. Ben de bir prodüksiyon şirketinin alt yapısının castinginde geçtiğimiz kış bi deneyim yaşadım dedim. Sen yaparsın edersin diyerek götümü kaldırması da cabası tabi. Yaparım yapmasına da niye şimdi bu göt kaldırması derken ağzından baklayı çıkardı. "XXX seni sordu bana geçen gün. Napıyo ne ediyo diye ben de onu çağırdım buraya yarım saat sonra burada olacak" dedi. Neee dedim nasıl yani dedim. Buraya mı geliyor. Ben onun arkasından baya baya bi küfür etmiştim. Bedduada okumuştum ama bi bok olmadı adama. Adam sapasağlam üçüncü çocuğu bile oldu. Ben hala böyle. Sinirlendim tabi sonra. Sen niye çağırıyorsun falan dedim. Ne işi varmış benle bunca seneden sonra dedim. Alt tarafı kanalında iki ay staj yaptım onda da montaj odasını yakmadığım kaldı dedim. Ama yok. Yarım saat sonra geldi XXX bey. Meraba meraba mıç mıç mıç. oturdu karşıma anlatıyo da anlatıyo. İşte benim gibi birine ihtiyacı varmışta , Turizmden anlayan, yıllarını vermiş olan bla bla bla. eee dedim sonra. İşte bu Taşaklı dergide editör olan arkadaşımın tavsiyesi ve Alanyada bir yönetmen arkadaşının zorlaması üzerine benimle tekrar görüşmek istemiş bla bla bla.

Bi kere ben birisiyle tanıştırılmaya ( ki bunu en çok benim yazılarımı okuyanlar bilir ) bildiğin adam benden nefret etsinde bi daha yüzüme bakmasın, o kadar çirkin durayım da evlat olsam eldivenle bile sevilemeyeyim kıvamında bir insanım. Herif bana bildiğin oyun oynamış ki ben doğru dürüst bişeyler giyeyim diye. Ama ben tabi naaptım kahvaltı yapcem, löp löp çay içicem diye kalktım eşofmanlarımla gittim. Oh canıma değsin beni beğenen böyle beğensin. Zaten saçımı yeni kestirdim , kulaklarımda çıktı ortaya kepçe gibi, çorbaya daldırsan üç tas çorba çıkar o derece kepçeyim yani. Bu genleri babam kimden aldıysa ona fazlasıyla iade etmek istiyorum ama doğal yollardan değil. Sonra ameliyat olmayı düşünüyorum. Sonra saçlarım azalıyo yavaş yavaş saç ektirip çim adam gibi gezmeyi planlıyorum. tabi bu bi süre olacak bişey. sonra burnumu yaptırıcam. Sonra vücudumda istenmeyen tüylerden de kurtulucam. sonra sonra sonra. diye diye adamın kafasını siktim attım resmen. Oh canıma değsin. Beni o montaj odasında yalnız bıraktırdığın günlerin intikamını alıyorum şu an senden. Ya o zamanlar Kara Melek dizisinin yeni jenerasyona uydurulmuş halinin bantları arasında resmen kaybolmuştum. Bi yandan filmi motora takmaya çalışıyorum. Bi yandan bantları ayırmaya çalışıyorum. Ama bi görsen halim bildiğin vasatın altında. İki tane daha stajyer vardı. Birini aldılar reklam bölümüne mis gibi, sürekli bi yerlere gönderiyorlar, diğerini de ana haber sunucusunun asistanı yaptılar. Cillop gibi adamın yanında 20lik kızı koydular.

O kanalda bir kere haber yapmaya gönderilmedim ya yanarım yanarım da ona yanarım. Zaten stajyerdim ne haberi ne sunması diye düşünürken, o stajyerlerden bi tanesi Daha sonra bi kanala transfer olmuş bi ton orospulukla hem de sonra takmış birini koluna koca diye gezdiriyo. Adamın tipine bakıyorum. Benden çirkin. Atsan atılmaz diye gezdirmiyor heralde. Adamın parası var. Bi de çok ünlü biri.

Neyse işte XXX bey bana yapacağım işten falan bahsetmeye başladı. İşte kameraman vericeklermişte. Ankaraya, Antalyaya, Muğlaya, Kayseriye, Erzuruma falan haber yapmaya gidecekmişiz. Adam bana bol bol sürtüp geliceksin diyo yani kısaca. Şimdi amcacım. Bırak allasen sen bunları da bana para vercen mi, yemek, ssk, güvence, otel masrafı, osu busu şusu bilmem nesini hepsini karşılayacak mısın? Tabi canım ben insan değilim zaten, Ben içinde demirden bilyeler bulunan yer yer çarkları olup her saniyede 1500 devirde dönen bi yapay zeka ürünüyüm ne de olsa, yemem , içmem, sıçmam, hatta karda kışta kıyamette -50 derecede bile buz tutmam, götümde fişek var anında orda olurum jet hızıyla. Haberden para kazanılmayacağını burda benim 10 yaşındaki yiğenim bile öğrendi de Bu tarz benim gibi salak bi yarışmaya katılıp ünlü olma peşine bile düştü, her gün evin salon kısmını podyuma çeviriyo ergen bozuntusu. Sen neyin peşindesin angut.

Tabi bunu öööyle şakkadanak yüzüne karşı söyleyemedim. Biraz ee öö ledikten sonra olmaz bu iş dedim. Suratımı da hergün yatakta sevişiyormuşta bi gün sevgilisyle sevişememiş adamın görüntüsünü de ekledim. Neyin tribine girdiysem.

Not : Bu yazının yazımı 10 dakikamı almadı!

24 Mart 2015 Salı

Blogger Buluşması - Kahve Bahane II


Hacım öyle bi gün seçmişiz ki buluşma için neredeyse kar kış kıyamet üçlüsünü yaşayacağız diye ödümüz patlıyordu Aslıyla. Cumartesi günkü havayla Pazar gününün neredeyse hiç alakası yok. Önceki gün zaten güneş tutulmasını izlemiş olmak ( tamam sadece 5 saniye izleyebildim o da bulutlar önüne geldi tutulmanın yoksa izlicektim valla bak ) ayrı bi heyecan vericiyken Cumartesinin havasından belli olur Pazarın gelişi diyerek bi umutsuzluk bi iç kararması başladı bende anlatamam ama. Endişelenmeye bile başladım. Ya yağmur yağarsa ve vapur seferleri iptal olursa, ya vapurların altı delinir de boğazda batarsak, hiii bi ton insan can havli yaşayacak, yüzme bilmeyenler aman allahım diye düşünürken Cumartesi akşamından ne giyeceğimi falan hazırladım. Aslında hazırlamadım. Sadece yoğurtlu limonlu maske yaptım. Yapımı çok basit. Yoğurtla limonu karıştır yüzüne sür. Yirmi dakika sonra yıka gitsin.

Sabah bildiğin çok erken kalktım. Öyle böyle erken değil ama baya baya erken. Heyecandan uyuyamadım bi de. Kalktığım gibi annem dikildi zaten hemen karşıma " Yine nereye gidiyorsun, seni birisi aramıştı dün evden dergi miymiş ne" dedi. "Haa tamam yaa ben onu biliyorum, şimdi de eve mi dadandılar, göndericem tamam, borçluymuşum gibi sanki" dedim. Hoş adamlar bi haftadır benden demo yazı bekliyorlar. Neyse bu konu farklı.

Annemin ayakta olmasını ve kalkmış olmasını fırsat bilerek. "Anneeeee bana hemen bi tost yapsana bi duşa giricem, çok geç kaldım, bi de kahve suyu koy, sonra krep var mıydı ay nası canım çekti yaa " diyerek anneme bildiğin kendime sabahın köründe kahvaltı hazırlattım. Duş fantazimi bitirdikten sonra kıyafet seçimine geldi sıra. Annem öyle bi şaşkın şaşkın bakıyo ki beyaz gömleği çıkardığımda " Olm bak nişan mı yapıcan, evlenicen mi, bi yere mi davetlisin noluyo?" dediğinde "yok yeaa ne nişanı evlenmesi, Beşiktaşta bizim arkadaşlarla buluşucaz" dedim. "Kimmiş bu arkadaşlar" diye sorunca "İnternetten sen tanımazsın, zaten sen benim hiç bi arkadaşımı tanımazsın" dedim. " Neee " diye bi çığlık attı tabi kadın. Sonra devam etti " İnternet mi? böbreğini falan keserler , bak pıçaklanırsın, bak hasta olursun, bak o olursun, bak bu olursun" diye diye kafamı sikti attı sabah sabah. Hayır bi an düşünmeye başladım, Aslıdan katil falan olmaz, tecavüzcü desen yanından geçmez, Alinin potansiyel romantik olduğunu düşünürsek onda da nefrete dair bişey yok, o hep bana dair der, Admin panpanın zaten o taraflarda gözü yoktur. Hoş adam boş boş evde oturmaktan kafayı yememişse beni öldürmez, hem benim böbreğimi alıp napıcak, kanlı o beee yenmez bile, ama karaciğerim ve dalağım iyidir bak. Benden yahni de olmaz zaten. Aman ne diyorum ben yaa. Ama bi ara ciddi ciddi içimden geçirdim haa.

Kıyafeti konusunda ablamın müthiş zekasından ilham aldım. Ki bu kocaman bi yalan. Alt tarafı mavi kumaş lastikli pantolonumu giydim üstüne beyaz gömlek giydim, sonra bi de kravat taktım. Geçtim karşısına "Abbblaaaaa nasıl olmuş baksana ?" diye. baktı baktı baktı. "Olm çok yakışmış ama senin tarzın bu değil yaa" dedi. "He abla zaten lise yıllarına geri dönmek istedim. Nostalji yapayım dedim. Liseden kaçmış arkadaşlarıyla iş çevirmeye giden ergenler gibi davranayım dedim bugün". e tabi bişey demedi bana. Tostumu, krebimi yedim,  kahvemi içtim hooop kendimi otobüste buldum.

Bindim çift katlı otobüse ikinci katında en önde tek başıma yalnız yalnız sessizce sesli müziğimi açmış giderken Mistermagiciandan mesaj geldi. Ben Kartala gidince yazmayı düşünüyordum ama o beni Pendikte yakaladı. Beraber gideriz diye düşünüyordum zaten. Onun durağına geldiğimde daha gelmemişti. İndim orda bekledim. Mistermagician elinde kahveyle resmen bana "Günaydın" dedi valla. E birazda forsum olsun o kadar. Sonra gelen arabaya beraber bindik. Tabi Otobüsün boş olmama ihtimalini göze alarak, yanyana gidemeyeceğimizin riskini bilerek ve çoğunlukla mecburiyetten bindik.

Kadıköye geldik.Ve yine her zamanki gibi erkenden giden geç kalmıyım aman diyen ben bir buçuk saat öncesinden Kadıköydeydik. Mistermagicianla napalım ne edelim derken kendimizi Beşiktaşta Kabalcıda oyalanırken bulduk. Buluşma yerine geldik. İlk bizim gittiğimizi söylememe gerek yok herhalde. "Nolur yarabbim bi kerede geç kalmayı nasip eyle bana". Yok abi olmuyo. Yemin ederim bak. Bilerek yapmıyorum ben. Bildiğin buluşmalara erkenden ezik ezik gidiyorum. Ha yanımda kim varsa onuda sürüklüyorum orası ayrı. Beklemeye başladık. Arada Aslıyı arıyorum " Ya nerde kaldınız biz ağaç olduk hadi yaa sen niye geç kalıyosun ki karşılayacak olan kişi sensin niye geç kalıyosun" diye sitemimi de yaptım. Aslı Soslu bademle geldi. Ceyo ve İlknur zaten onlardan önce geldi. Sonra bi baktım Abdullah bi yandan Ali bi yandan Ohooo hadi gençler çoğalıyoruz. Hemen İskelenin önünde bekleyen birisi bize yaklaştı. "Blogger Buluşması?" diye bi soru sordu. Hep bir ağızdan Beşiktaş İskelesi Yurttan sesler korosu gibi "eveeeet" dedik. Gelen "Beğendim paylaştım" tabiki. E gelen giden kalmadı haliyle. Hadi gidelim dedik. Şafak Yoldaymış zaten. Ama nerede buluşulacağını ve kimsenin iletişim bilgisi olmadığı için  haliyle sadece geliyor. ( Aslı niye almadın telefon numarasını hatunun? )

Geçtik ayarladığımız mekana. Geçen salı ordaydık Aslıyla. Mekan bomboştu kimseler yoktu. İn cin top oynayacak seviyedeydi. Ama mekana bi girdik. Yok böyle bi kalabalık. Beşiktaş halkı yetmemiş Kadıköy ve Bostancıda oturanları da toplamışlar. İçeride yuvarlak bi masa ayarladık hemen. Geçtik oturduk. Millet konuşmaya sohbet etmeye, birbirini daha iyi tanımaya başladı. Ben de kendime görev bildim artık (!), önceki buluşmamızdan neredeyse hiç ( toplasan 20 tane ) fotoğrafımız yok. İlknurun Fotoğraf makinesını aldım. Alllaaaaah meydan bana kaldı. Çek kimi çekiyosan. Heyecan son dorukta. Başla herkesi tek tek çekmeye. Konsept oluştur çek. Model bul çek. Aman çekte işte nasıl çekersen çek. Tamam elime daha önce fotoğraf makinesi geçti ama hiç profesyonel bi makineyle çekim yapmamıştım. Acaip rahat oluyormuş bunu keşfettim. İlknur gitti, Aslının Makinesini aldım devam ettim çekimlere. İçime Ara Güler kaçmış gibi devam ettim. Hoş onun kadar güzel çekim yapamam, yapamadım ama olsun.

Tabi millet yemeye içmeye başladı. Son gelen bu sefer Şafak oldu. Bu buluşmada aramıza yeni katılan Mistermagician , Beğendim Paylaştım (Taşlı Tablolar) ve Soslu Bademi tanıdık. Daha çok kaynaşma şeklinde değil de bu sefer biraz Plan Program yapalım. Destek olalım birbirimize denildi. Fikir hoşuma gitti. Özellikle Şafağın açtığı Bloggerlar Paylaşıyor blogu  için konsept gayet güzel düşünülmüş. Türkiyede sinema ve film yorumu olarak oscarfavorite den sonra samimi bir dille yazılacak olan Bloggerlar Paylaşıyor blogu gayet güzel bir proje. Kesinlikle öneri olarak değil de bloggerların kullandıktan sonra hangi aşamalara girdiği anlatılacak sanırım.


Katılan Bloglar :

14 Mart 2015 Cumartesi

Cesaret Konusu


Daha önce sorsalar telefonda konuşmaktan hoşlanır mısın diye. Hayatımın en gıcık ve gereksiz birşey olduğunu söylerdim bundan eminim. Şimdi ise durum tamamen tersine döndü. Elim bi yer tuşuna gidiyor sonra ya yanlış anlarsa diye düşünüp no tuşuna basıyorum. Sonra tekrar yese doğru elim gidiyor ve tekrar no tuşuna doğru gidiyor. Resmen konuşabilmek için deliriyorum. Whatsapptan mı yazsam. Naber falan diye? Yanlış anlamasını geçtim ne anlarsa anlasın artık moduna bürünmekte istemiyorum açıkçası. Temkinli olmak değil bu yaptığım aslında. Tamamiyle konuşmak için cesaret toplamam gerekiyor biraz daha. Hoş daha kaç gün oldu o da ayrı bi tartışılır.

Daha önceleri telefon görüşmelerim "Naber nasılsın neredesin n'apıyorsun ne zaman kiminlesin ( 5N1K )" sorusunu sormaktan öteye geçemeyen ben şimdi ise bildiğin deli oluyorum onunla  "noollluuur iki dakka daha nolluuurrr" diye yalvarırken buluyorum kendimi.


12 Mart 2015 Perşembe

Blogger Buluşma etkinliği Volume 2

Bir Blogger buluşmasıyla ( Benim yüzümden :D ) daha beraber olacağız. Daha önceki buluşmada o kadar çok benimsedim ki Alanyaya dönmeden bir kere daha görüşelim. Doya doya sohbet edelim istedim açıkçası. Biliyorsunuz benim zaman ve mekan problemim çok fazla yok. Özellikle hafta sonları. Aslıyla konuştuk tartıştık anlaştık, mekan neresi olsun, saat kaçta nerede olsun, kimler olacak, kimler ne yapacak derken hooop bi baktık olay gününü kararlaştırmışız. Bi de aceleye geldi galiba emin değilim ama yeniden sizlerle buluşmak benim için çok keyif verici birşey olacak buna eminim.

Beşiktaş sahil benim en sevdiğim yerdir. Biraz bencillik gibi oldu ama Merkezi yer olarak bana en mantıklı açıklama Beşiktaş geldi. En sonunda kafayı yiyip bi anda "amaaan bişey bulamazsak bizde vapurda oturur sohbet ederiz" diye aklımdan geçti yeminle.

Biraz alelacele oldu ama yemin ediyorum sizlerden aldığım enerjinin pozitifliğini aldığım kadar kimseden almadım. O kadar insan tanıyorum onlardan aldığım enerji tamamen fosmuş. Bunu anladım.

Bizim ekip şu anda Barış Manço müzesinde gezerken benim adalarda olup kafa dinlemeye gelmemde cabası :=))

Mekan olarak Beşiktaş iskelesi ( Beşiktaştaki Kadıköy iskelesi, Kadıköydeki Beşiktaş iskelesi değil )'nde buluşma kararı aldık. Ayın ( Mart ayının ) 22sinde Saat 13:30 da. Mekan için birşey düşünmedik henüz fakat Bi buluşalım ondan sonra bakarız dedik. Açıkçası söylemek gerekirse Beşiktaştaki Çay bahçelerinde oturmak kadar keyifli birşey yok. Rüzgarı içinde hissedersin, çayını içersin, sohbet edebileceğin bilimum insan. Bi insan başka ne ister bilemiyorum.

E artık bu kadar yazdım çizdim. Sizde gelin artık olmaz mı :)

İki lafın belini kırar, ince belli bardaklardan çay içeriz.

Sevgiler.

Not : İrtibat için Aslının Blogu ( myreal03.blogspot.com ) :)

2 Mart 2015 Pazartesi

İlk Blogger Buluşmamız



Aslında şöyle bi durum var. Bu Blogger buluşmalarını pek bi sevdiğim gerçeği. Sonuç olarak yeni insanlar hayatımıza katılıyor ve yeni bilgi paylaşımları olmaya devam ediyor. Dünkü beyin fırtınasından sonra bunu yazmam gayet normal bence.

Normal bi modda evde hazırlanmış kahvemi içmiş bi şekilde yola çıktım.  Otobüse binip Kadıköyde boğanın oraya geldim. Kimse yoktu tabi. Yine her zamanki gibi ben gittim ilk. Ama bunda tamamen benim suçum yok. Cosmos genel olarak bana böyle yapıyor bu kanıya vardım zamanla. Mesela bi yere gidiyorum. Max. 30 dakika bekleyen hep ben oluyorum. Evrenin benden istediğinin ne olduğunu henüz ben de kavrayabilmiş değilim ama zamanla öğrenicem ölmezsem bi ara.

Boğanın hemen arkasında beklemeye başladım. Bi yandan Cemevi derneklerinin protestosu vardı onlara karışmıyım kesin başıma bi olay gelir diye ışıkların altında bekledim. Etrafa göz gezdirdim. Kaç tane tek etrafa mal gibi bakan insan varsa tahmin yapmaya başladım. " Bak şu sarı kız kesin ilknurdur haa, ilknur yani ismi kesin sarışındır. Benim tanıdığım bütün ilknurlar hep sarışın kesin o da sarışındır, Şu uzun boylu liseli çocuk ta ruhsuz atmacaya benziyo, gidip sorsam mı ki, Şu tombik kesin Çalışkan ali başkası olamaz ama dur be gitmiyim o gelsin tanıdığımı belli etmiyim, Şurdan iki kız geliyo acaba Aslılar mı onlar? , Lanet olsun başka kimlerin geleceğini bile bilmiyorum, suide gelicekti dimi? O zaman şurdaki çizmelerin içine dikilmiş kızda kesin odur, çıkarı yok yani kesin odur" diye düşünürken karşıdan sallana sallana gelen ( kesinlikle sallanıyodu ) Aslıyı gördüm. Elinde telefonu görünce anladım zaten.

Sonra Aslı organizatörlüğünü konuşturarak asıl fikir sahibi Aliyi aradığında tahminim yerine oturdu. Yani o Tombiğin Aliden başkası olmayacağı gerçeğini değiştirmedi. Sonra; Hadi biz gidelim madem 15 dakikadır bekliyoruz gelen giden yok gelenlere de adres tarifi yaparız dedik kalktık gittik Hayalpereste. Yalnız Mekanda adına o kadar çok yakışıyor ki. Bildiğin Kendini Harry Potter filminin çakmasını çekiyormuş gibi hissediyorsun. Büyücülük okulu öğrencileri saklı ormanda bi baraka görmüşler cadıyı öldürüp aslında ülkeyi kurtarıcaklarmış hissi uyandıyormuş gibi. :S

Mekanın içine girdik. Kimseler yok. Ali bi yandan ben bi yandan "hoop bilader, kimse yok mu, alooo " diye seslerimizi yükselttik ama bana mısın diyen yok. Bizde kafamıza göre takılalım dedik. Aşağı mı yukarı mı gidelim derken aşağıya indik. Mahsene iner gibi. Ben bodrum kat sandım allah biliyo. Ama öyle bi girişi var ki tam Harry Potter filminin çekim sahnesine uygun. Ben niye taktım şimdi Harry Pottera yaa.

İçeriye girdik. Elemanlar zaten ordalar. " Biz sizi yukarıda arıyorduk" diye sitem ettim ama neyse. Geçtik oturduk.Yerimize. Rahat bi on Kişi varız. Ben açıkçası bu kadar kişi beklemiyordum bile. En son Assolist Ruhsuz atmaca geldi.Bunu Özellikle belirtiyorum çünkü onun yazılarının enerjisi her zaman bana pozitif enerji veriyor. Ya da ben öyle alıyorum. Tabi önce kim olduğunu kavrayamadım. Ne bileyim ben Ruhsuz atmacağı Daha lise çağında velet sanıyordum. Üniversite de okuyan biri olduğunu duyunca "oha" dedim kendime. Harbi sıçmışım içine olayın dedim.

En Dikkat ve belirgin olan kesinlikle ( bence ) Garsonların ( servis yapanlar ) Aslı , Ali ve Ceyo yu kaale bile almamaları diyebilirim :D. Garsonlara Aslı sesleniyo, ses yok, Ali sesleniyo , Ses yok, Ceyonun zaten sesi çıkmıyo. Ben şöööyle bi kalktım "Hoop Bilader" demedim tabi. Bakar mısınız dedim baktılar. Demekki olay bakar mısınızdaymış. Suç Aslıda ama Çünkü geldik oturduk herkes söyledi bişeyler aslı konuşmaktan hala içeceğini söylemedi.


Ortadaki detayları atlıyorum. Canım ne yediğimizden içtiğimizde bize kalsın :D

Mekandan çıktık. Ali hadi sıcak çikolata içmeye gidelim dedik. Sıcak Çikolatacıya gittik. Oturduk. Herkes ayrıla ayrıla zaten 6 kişi kaldık. Mekan küçücük onu anladık. Bi pasajın içinde moda tarafında. Kalabalığız diye dışarıda oturalım da insanlar rahat hareket edebilsin diye pasajın ortasında bi masaya geçtik. Küçücük şirinlerin sandalyesi gibi sandalye ve masaları vardı ama bu şirin görünümün arkasındaki garson gelip bize "Burda oturmak yasak" dedi. Neden demedim de o zaman bize oturacak yer ayarlasana dedim de duymadı. Tek bildiği ve söylediği burada oturmak yasak. E tamam yasakta biz napıcaz? Ölek mi? kalktık çıktık. Tamam Ali biraz bozuldu duruma ama bozuntuya vermemek için fazla da konuşmadık açıkçası.

Pizza yiyelim karnımız acıktı diye yola çıktık Kendimizi pilavcıda bulduk. Herkes siparişini söyledi. Sonra Ali kalktı ben şurdan bi kokoreç alayım dedi. Gözüme farla ışık tutsan daha mantıklı bişey olurdu bence Ali. Bana " Hiç kokoreç yedin mi hayatında " diye bir soru sormayacaktın. Yapmayacaktın bunu işte. Ben "bilmiyorum ki nası bişey" dedim. "Ekmek arası yenir". Dedi. Gitti. Aslıya "neyden yapılıyo" dedim. "Koyun Bağırsağından (!) yapılıyor" dedi. "Neee bağırsak mı? Bildiğin böyle işkembeden çıkan uzunca bişey içinden boklar çıkanından dimi? Ben et yemiyorum yaa onu nası yicem." Hay kafamı eşşekler tepsin. Aliye de ulaşılamaz şimdi. Bağırsak adamlar bize bakacak. Elinde iki çeyrekle Ali geldi. Ben Pilavı yesem mi yemesem mi modundayım, bi yandan ciddi mi yaa bağırsaktan mı yapılıyo bu diye içimden geçiriyorum. Bi yandanda ne olur karnabahar , kabak, patlcıan filan desinler ne olur. Bağırsak ne yaa. Koyun bağırsağı beee. Bok geçiyo ondan Böhkkgg. Zar zor yedim. içindekinin aslında karnabahar olduğunu düşünürek. !

Sonra geç oldu hadi dağılalım dedik. Aslıyla ben metrobüs yoluna kadar gittik. Aliyi Admin panpayı ilknuru ve ceyoyu orda bırakarak.

20 Şubat 2015 Cuma

Blogger etkinliği var

Farkettim ki uzun zaman olmuş ya. Bi elin parmaklarını geçmiş valla vakit. Ama o kadar kolay değil haa. Öyle çat diye yazmak bana artık. Zaten Aşk acısı çekiyorum orası ayrı. Bi de homeofislik iş buldum kendime ohh değmeyin keyfime. 


Bu aralar baya bi bulanık hayat hikayem var. Şu yarışma demiştim ya. Nihat Doğan var diye juride katılmadım. Ama sonradan öğrendim ki Juride bi de Burak Kut varmış. Ben de katılayım en azından Nihat Doğan yorum yaparken kulaklarımı tıkarım hiç olmazsa Burak Kutu dinlerim diyordum ki Tabi aramadılar. Malak gibi kaldım ortada. Aman zaten vazgeçmiştim Nihat Doğan gibi bir geçeği öğrendikten sonra. Burak Kut olsa bile gidilmez diye kendimi avuturken buldum. Bide zaten ortalık karışık hiç çekemem şimdi onun semelesini. 

Bişey daha var. İstanbuldayım. Sürekli ev modundayım bu aralar. İş bakıyorum yine ama askerden döndükten sonra bi dikiş tutturamadım gitti. Son çalıştığım otele zaten biraz zoraki girmiştim. Asker dönüşü iş aramayayım diye. Onlardan benden çok memnunlar ki bu bana yeter. Sonumu hayretsin napim. 


Afişi Admin Panpa yapmış. Aslı sahiplenmiş :D

Aslı ( MyReal) Blogger toplantısı düzenliyo. Kadıköyde buluşcaz. Benim için en vahim durum adres. Tam olarak neresi olduğunu bilmiyorum. Boğanın oraya gelince araştırmasını yaparım artık napim. Telefonumda zaten sürekli GPS kullana kullana bataryanın içine etmiş bir kişi olarak söylüyorum ki adres olarak mekanın tam adresi olursa benim için çok daha iyi olur. Zannediyorum ki Aslıda tam adresi bilmediği için yazmadı. Amaan buluşmak istedikten sonra bi mekanın adını Google a yazınca Milyon tane sayfa çıkıyor. Benim o mekana gitme yüzdemse milyonda dokuzyuzdoksandokuzbindokuzyuzdoksandokuz ( rakamla := 999999/1000000 ) tabi eğer milyonda sıfır nokta sıfır sıfır sıfır sıfır sıfır bir lik bir ihtimalde kaybolmazsam. ( rakamla = 1/1000000). Neyse 1 Martta buluşcaz. Kimler gelicek daha bilmiyorum. Ama Güzel geçeceğe benziyor. Zaten Kahve bahane gözüyle bakıp gidiyoruz.

1 Martta pazar günü işi olmayan Blogger neyim varsa bi zahmet oturduğu koltuktan / Sandalyeden kalkıp gelsin. 

Tchuss

5 Şubat 2015 Perşembe

Serzeniş

Arasam mı ki şimdi? Buluşma saatimizde geldi. Beni arayacaktı ama çıkamadı heralde işten. Eee herkes benim gibi değil. Evde oturmuyorsun. Ya bişey olduysa? Ay saatte on oldu nerdeyse. Işten beşte çıkıyor. Dün iş çıkışı arar alırım seni demişti. Ya aramazsa şimdi? Ben arayıp normal bi ses tonuyla nerdesin mi desem? Ya buluşmak istemiyorsa, ya yüzümü görmek istemiyorsa. Bişey yapmadım ama ben.

arasam mı ki bilemedim. Ya öldüyse? Zaten bu saatten sonra ölsün bi zahmet. Ölmediyse ben öldürürüm yani gözlerine kızgın şiş sokarak. Arasam mı ki ? Ya açmazsa. Açarsa ne diyeceğim onu da bilmiyorum.

*

Aradım. Açmadı. Inşallah ölmüştür.

11 Ocak 2015 Pazar

Buda bi anım

Tek yandığım konu ne biliyor musun? Doğum günümde ve yılbaşında yalnız oluşum. Ikisinde de zehra vardı. Tamam teknik olarak 9 aralığa sabahın köründe beraber bol yağmurlu bir günde Antalyada bir gece klübünde girdik. Bi de eski sevgilinin işlettiği mekana gittik. Ha sonuç olarak doğum günüme beraber girdik mi ? Küçüğe göre evet girdik. Hem de kafamız beş milyonken girdik. O yetmedi bu bayıldı. Pat diye yere düştü. Yetmezmiş gibi gittim klübe girdim zar zor iki kişi buldum. Bizi titreyengöle bıraktılar. Ha evet güzeldi. Belki hayatımda göremeyeceğim rezillikte bir gün geçirdim orası kesin. Romantik yönünden bakarsak bu o yağmurun altında bana aşkını ilan etmesi.

Sonra inanmadım mı. Inandım tabi kek gibi. Gittik bi güzel ev tuttum. Iki aylık kirayıda peşin verdim. Sonra ne oldu kafayı yedim diye çıktım istanbula geldim. Sonrası bilindik hikaye. Yılbaşından bi gün önce yola çıktım. Kar kış kıyameti yaşadım. Yalvar yakar psikoyla kavga edip hastaneye yatmam gereken günü erteledim. Ha ne oldu hastaneye yattım mı üç gün dayanabildiler bana. Psikoların dediğine göre sosyalleşme hobi olmuş ben de yerimde duramıyormuşum. Sözde depresyona girmiştim. Hatta bipolarımda var. Hatta çoklu kişilik bile var dediklerine göre ama hastaneden postalamak için üç gün onlara yetti mi. Tabiki onlar bana dayanamadılar.

Ben de onlar bana dayanamazlarsa bi de kamera karşısında şansımı deneyeyim diye gittim Atv de yeni başlayacak yarışmaya başvuru yaptım. Ertesi gün aradılar beni. Bi güzel cast çekimlerine girdim. Ellerim ayaklarım zangır zangır titrerken buldum kendimi kamera karşısında. Yönetmen bana talimat vermeye başladı şunu şöyle yap bunu böyle yap diye ama heyecanım o kadar tavan ki elimi kaldırırken ayaklarıma hakim olamıyordum. Forma da üç tane şarkı yazmışım ki heralde seçilmem diye düşünüyorum. Ajda pekkan - petrol, katy parry - wide awake , burak kut - canları saolsun. Eskilerden yazayım dedim. Ama cast çekimlerinde gittim gökselden körebe şarkısıyla , yelizden yağmuru söyledim. Haa sesim çok mu iyi hayır tabiki. Eminim cast çekimlerini izlerken bol bol dalga bile geçmişlerdir benimle. Kuzenime gitmeden önce anlattım mesela cast çekimlerine gideceğimi. O da bana Ajdardan söyleseydin en azından anı olurdu diye tutturdu. Hoş ben gidip kuyruğa gelmişken gitmek olmaz diye bildiğimi okudum. Kamera açıkken zaten heyecanım son noktada dokunsan düşüp bayılıcam o derece. En sonunda şarkımı da karga sesimle söyleyip çıktım.

9 Ocak 2015 Cuma

Ayrılık koydu

Bu da olmadı. Benim hiçbişey yaptığım yok. Yemin ederim bak. Bi kere aşık olmasam ona mal gibi kalkıp hastahaneye yatacağım günü yalvar yakar değiştirtmezdim. Ikincisi rahat 400 km yol gidiyorum beyfendi için. O da yetmiyormuş gibi üstüne kar kış kıyamet üçlüsünü bi anda yaşıyorum. 12 Saatlik yol oldu bana 24 saat. Tamam bunları söylemek saçma gibi görünebilir aslında ama değil.

Küçükle bildiğin vurmalı kırmalı değil de saymalı sövmeli girdik birbirimize. O kadar yolu kalkmışım gelmişim. Bi de üstüne uykusuzum açım ve sinirliyim. Ama beyfendi alttan almak yerine üstüme üstüme "niye geldin ki antalyada inseydin ben gelirdim oraya" diyince ben de ağzımı aça aça "Lan telefonumun bataryası bitti. Nası haber vereyim sana. O kadar yazacağına söykeseydin o zaman, sizin nerdeyse bütün aile mesaj çekmiş nerdesin abimi ara, küçüğü ara diye, bi sen aramamışssın ben sana bunun tribini yapıyor muyun ha yapıyor muyum" diye başladım. Susmak bilmeyen serzenişlerime Küçükte karşılık verinde biz beş dakikada herşeyi olay yerinde bitirdik.

Ben eve gidiyorum dedi en son. Ne halin varsa gör dedim. Arkamı döndüm. Damlataşa gittim. Orda otururken aradı beni. Yanıma gelmek istediğini söyledi. Ben de ona Kestele geldim ben bu gece Arenadayım dedim. Neden gittiğimi sormadı bile düşünebiliyor musun blog? tamam ben yalan söyledim orası gerçek ama neden orda olduğumu ve neden arkadan hiç ses gelmediğini sormadı bile. Sinirden kudurdum resmen. Ben de zehrayı aradım. Beraber yeni yıla girdik. O da sevgilisiyle arası açılmış. Iki dost gezdik alanya sokaklarında yeni yıla girene kadar. Sessiz sedasız bi yerde biralarımızı içerken en kötü günümüz böyle olsun, biz yeni yıla girdik yeni yılda bizi bu hale getirenlere girsin diye bedduamızı da ettik. Sonra zehra barıştı tabi. Ama ben barışamadım. Barışmak istemedim. Kırıldım. Darıldım.

Istanbula geldim hemen ertesi gün. Yolculuk kolay geçti. Sonra yazıştık Küçükle ama hiç oralı olmadım. Sezonda da beraberiz inşallah ölür!!!